BASIN AÇIKLAMASI
25 Kasım Kadınlara Yönelik Şiddete karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma günü; Kadınlara Yönelik her türlü şiddetle mücadele günüdür.
25 Kasım 1960 tarihinde Dominik Cumhuriyetinde 3 kadının ki bu kadınlar Mirabella Kardeşlerdir, bu diktatörlüğe baş kaldırdıkları için vahşice tecavüze uğrayıp öldürüldükleri gündür. İşte bu gün diğer kadınlar için bir mücadele günü olarak yaşatılmak istenmiş ve Amerikalı Karayipli kadınların önerisi ile de her yıl 25 Kasım kadınlara yönelik şiddete karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma günü olarak kabul edilmiştir.
Birleşmiş Milletler 1991 yılı deklarasyonunda Kadına Yönelik Şiddet “Kadınlara ister kamusal alanda, ister özel yaşamlarında fiziksel, cinsel veya psikolojik yaralanma sonucunu doğuran veya böyle bir sonucu doğurmaya yönelik herhangi bir alandaki cinsiyete dayalı her türlü eylem, ihmal, kontrol edici davranış veya tehdit veya özgürlüğün keyfi bir şekilde kısıtlanması olarak tanımlanmış ve şiddete somut bir şekil oluşturulmaya çalışılmıştır.
Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’ de kadınlar fiziksel, cinsel, sözel, duygusal ve ekonomik yönden şiddete maruz kalmaktadır. Bir yandan kadınların ekonomik faaliyetlerinin geleneksel engellerle kısıtlandığı; kadınların evlere mahkûm edildiği, bu engeli aşabilen sınırlı sayıda kadının çalışma hayatında ayrımcılık ve haksızlıklara maruz bırakıldığı bir gerçektir. Bu gerçeklik ise verilere şu şekilde yansımaktadır.
• 15 - 40 yaş arası birçok kadın; kanser, trafik kazaları ya da sıtma yerine toplumsal cinsiyet kökenli şiddet nedeniyle ölüyor ya da yaralanıyor.
• Her 3 kadından biri, dövülüyor, cinsel ilişkiye zorlanıyor taciz ediliyor ve psikolojik şiddete uğruyor
• Kadın cinayet kurbanlarının yüzde 70‘i erkek partnerleri tarafından öldürülüyor.
Ve bu tablo ışığında biz bu günün Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Gününü olduğunu söylüyoruz. Şu anda biz bu cümleleri söylerken bile belki bir çok kadın eşlerinden, babalarından yada hayatlarında var olan diğer erkeklerden şiddet görmeye devam ediyor.
Evet şiddet bir olgu olarak karşımızda durmakta ve bizler bu olguyla mücadeleyi bireysel savunmalarla başarmaya çalışmaktayız. Oysa şiddetle mücadele bir devlet politikası halini almadıktan ve topyekin bir mücadele birliği sağlanmadıktan sonra ortadan kaldırılabilecek bir eylem değil.
Toplumsal yapının şekillenmesinde belirleyici rol oynayan kadının sosyal statüsü değiştirilmedikçe; kadının insan hakları, töresel ve yargısal kurallarla ihlal edilmeye devam ettikçe şiddet eğilimli ve hastalıklı bir toplum olmaktan kurtulamayız.
Kadınlara yönelik her türlü şiddet eylemlerinin sorumlularının yargılanması ve önleyici tedbirler alınması, cinsiyet ayrımcı politikalar, yasalar ve uygulamaların kaldırılması gerekir.
Unutmayalım ki! Kadına yöneltilen şiddet tüm topluma yöneltilmiştir. 25.11.2010
TRABZON BAROSU KADIN HAKLARI KOMİSYONU