8 Mart, kadınların eşit işe eşit ücret, günde sekiz saat çalışma ve doğum izni talepleriyle 1857
yılında başlattıkları eşitlik mücadelesinde, hakları uğruna can verdiği gündür. Günümüzde
8 Mart’lar, kadın sorunlarına çözüm önerilerinin kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın kaldırıl-
ması ve kadına yönelik şiddete son verilmesi istemlerinin; bir kez daha dile getirildiği gündür.
Kadınlar, Dünya nüfusunun % 50 sini , Yeryüzündeki toplam işgücünün üçte ikisini
oluşturuyor.
Ancak kadınlar dünya gelirinin % l0 unun almakta ve dünyanın tüm mal varlığının % 1 ine sahip
bulunmaktadır .Yaşamın bütün alanlarında çalışma alanında, istihdamda, karar alma
mekanizmalarında, politikada kadınlar nüfus oranında temsil edilmiyor.
Türkiye 1985 yılında Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi
Sözleşmesini(CEDAW) imzalamış ve 2000 yılında da Pekin Ek İhtiyari Protokolünü kabul
etmiştir. 2002 yılında Türk Medeni Kanunu , 2005 yılında Ceza Kanunu ile de pek çok yeni
düzenlemeler getirilmiştir.Fakat hala yasalardaki hükümlerin ve uluslar arası sözleşmelerin
uygulanması,yorumlanarak kararlara gerekçe yapılması , Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin kararlarının iç hukukta göz önüne alınmasının mücadelesini veriyoruz.
Bugün yeryüzünde her üç kadından biri şiddetin değişik biçimlerine maruz kalmaya devam
ediyor.
Gerek ev içinde gerekse kamusal alanda kadına karşı şiddet ortadan kaldırılabilmiş değil.
Bugün ne yazık ki ülkemizde de kadına yönelik şiddet , taciz , tecavüz ve kadın cinayetleri
oranı % 1400 artmış bulunmaktadır. Neredeyse her gün bir kadın cinayeti ,taciz ve tecavüz
haberleri ile sarsılmaktayız.
Türkiye’de kadına yönelik şiddetle ilgili yapılan istatistiksel çalışmalarda kadınların % 25'inin
Fiziksel şiddete uğradığı . Şiddete uğrayan kadınların %75'inin eşi tarafından şiddete uğradığı
, Cinayet sonucu ölen kadınların % 40-70inin eşi tarafında öldürüldüğü. Tecavüze uğrayan
kadınların % 50 sinin 18 yaş altında. Her 4 kız çocuktan biri cinsel şiddete uğradığı belirlenmiştir.
Yine bir ,istatistiksel çalışmaya göre 2010 yılında eşleri ya da sevgilileri gibi en yakınları olan
erkekler tarafından 388 kadın ve çocuk öldürülmüş ya da yaralanmıştır. Şiddet olaylarının en az
42'sinde mağdurların tehdit altında olduğu çevrelerince biliniyordu, can güvenlikleri bulunmadığı,
tehdit edildikleri ya da şiddet gördükleri gerekçesiyle daha önce karakola ya da C. savcılığına
başvurmuşlardı 2010 yılının verilerinden hiç ders çıkarılmamış ve de önlem alınmamış ki
2011 yılı Ocak ayında 17 kadın öldürülmüş, Dokuz kadın ve bir çocuk yaralanmış. 34 kadın ve
yedi çocuk tacize, dört kadın ve 15 çocuk tecavüze maruz kalmıştır.
Ülkemizde ne yazık kı aile içi şiddeti önlemeye şiddete uğrayanı koruma amacıyla kabul edilen
4320 sayılı yasanın uygulamasında karşılaşılan aksaklıklar giderilmedi. Kadınların şiddete
uğradığında yada şiddet riski olduğunda şiddet ortamında yaşayamayacağı açıktır. Şiddet bir
insanlık suçudur. Kadınların şiddete uğradığında yada şiddet riski olduğunda sığınacakları bir
yere ihtiyaçları vardır.Ülkemizdesığınma evleri yeterli sayıda değildir.
İnsan hakları evrensel bildirgesi ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış bulunan
kadının insan haklarını tanımak ve geliştirmek ve kadına yönelik şiddeti önlemek siyası
iktidarın sorumluluğundadır. Bu nedenlerle;
-Devletin kadınlara yönelik her türlü şiddet eylemini açık bir şekilde kınamasını,
-Karar alma mekanizmalarında ayrımcı politikalar yerine cinsiyet eşitliği ve eşit temsil
konusunda yasal düzenlemeler yapılmasını,
-Demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile işlemesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması
için 12 haziran 2011 tarihinde yapılacak seçimlerde tüm partilerin aday listelerinin cinsiyet
eşitliğine göre düzenlenmesini;
-Cinsiyet ayrımcı politikalar, yasalar ve uygulamaların kaldırılmasını, eylem ve eğitim projelerinin
kadınörgütleriyle birlikte hayata geçirilmesini,
-Kadınların ekonomik özgürlüğü için çalışmasının önündeki engellerin kaldırılmasını, sosyal
güvenlik, parasız eğitim ve parasız sağlık haklarından yararlanılmasının sağlanmasını,
-Aile içi şiddeti ve genel olarak kadın ve çocuklara yönelik şiddeti önlemek için kampanyalar,
ana-baba eğitim programları başlatılmasını,
-Medyanın, kadın ve çocuklara yönelik şiddeti teşvik edici yayınlar üzerinde kendi oto-denetim
mekanizmasını kurarak kadın ve çocuklara yönelik şiddeti bir malzeme olarak kullanmaktan
vazgeçmesini,
-Şiddete uğrayan kadınlar için başvuru ve sığınma evlerinin sayısının artırılmasını, ücretsiz
danışmanlık, psikolojik ve tıbbi destek ve yasal yardımın yapılmasını,
-Evde, sokakta, işyerinde, gözaltında, cezaevinde yaşanan kadına yönelik şiddetin
sorumlularının yargılanmasını ve caydırıcı yasal tedbirler alınmasını istiyoruz.
TRABZON BAROSU YÖNETİM KURULU