Kadın Hakları Komisyonu Faaliyetleri
Tarih: 12.10.2011 | Okunma Sayısı: 19913
18 mart 2017 cumartesi günü Ziraat Mühendisleri Odası ve Baromuzun iş birliğiyle Trabzon Barosu Av. Cengiz ÇEBİ konferans salonunda "Kadın hakları ve kadına yönelik şiddet" konulu panel düzenlenmiştir. Panelde ayrıca İstanbul sözleşmesinin kapsamı üzerine faydalı paylaşımlarda bulunulmuştur.

 

 

 

 
6 Mart 2017 Pazartesi günü Baro Kadın Hakları Komisyonu'nun etkinliği olarak farklı kadınlara ve kadın sorunlarına ışık tutan "Bir Kaburga Sancısı" adlı oyun tüm Trabzonlulara açık ve ücretsiz olarak sahneye konuldu.
 

 

 
 
 
8 MART 2017 DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI
 

8 Mart’ta 8 talebimiz var!


Trabzon Barosu Kadın Hakları Komisyonu olarak tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyoruz.


Bizler kadına yönelik şiddetin hat safhaya ulaştığı ve kadınların toplumsal baskılar altında ezildiği bugünlerde kadınların hak mücadelelerinde onların yanında olan hak savunucularıyız.Hukukçular olarak görevimizin önemini biliyor ve kadınların bu mücadelesinde sorumluluğu olan herkesi göreve çağırıyoruz!


Öncelikli olarak ise,


Kadınlara ve diğer dezavantajlı gruplara karşı esas sorumlu olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’mıza sesleniyor 8 martta 8 talebimizi dile getiriyoruz:


1)Türkiye’de kadın hareketinin bugüne dek verdiği mücadele sonucu kazandığımız yasal haklarımız tartışmaya dahi açılmasın.


2)Ev içi şiddetin önlenmesine yönelik İstanbul Sözleşmesi’nde verilen tüm sözler tutulsun,kadınlarımız en etkin şekilde şiddetten korunsun.


3)Toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik dersler eğitim müfredatına konulsun.


4)4+4+4 sisteminin kız çocuklarını eğitimden uzaklaştıran olumsuz sonuçları göz önüne alınıp gerekli düzenlemeler yapılsın, kız çocuklarının eğitime erişimini kolaylaştıracak ve eğitime teşvik edecek projeler yapılsın.


5)Medyadaki cinsiyetçi dille mücadelede Bakanlık etkin rol alsın


6)Farklı cinsel kimlikler tanınsın, ayrımcılıkla mücadele edilsin, hak mücadelelerine destek olunsun.


7)Kadınların siyasete katılımı desteklensin, bu noktada eğitimler verilip, çalışmalar yürütülsün


8)Kadın istihdamının desteklenmesi hususunda kampanyalar başlatılsın, kadınlar üretime teşvik edilsin.


Trabzon Barosu Kadın Hakları Komisyonu olarak bu haklı taleplerimizi kamuoyu önünde dile getirerek kadınlarımızın sesi olmak istiyoruz ve daima bu taleplerin takipçisi olacağımıza da söz veriyoruz.Bir kez daha Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyor, YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI diyoruz.

 
 
 
TRABZON BAROSU KADIN HAKLARI KOMİSYONU
Baromuz bünyesinde Kadın Hakları Komisyonunca düzenlenen “TOPLUMSAL CİNSİYET VE TÜRKİYE’DE KADIN HAKLARININ GELİŞİMİ” konulu panel Giresun Üniversitesi Tirebolu İletişim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölüm Başkanı Sayın Prof. Dr. Hülya Uğur TANRIÖVER'in katılımlarıyla 7 Ocak Cumartesi günü Trabzon Barosu Merkez  Binası Av. Cengiz ÇEBİ Konferans Salonunda gerçekleştirilmiş ve panel sonunda katılımcı Sayın Prof. Dr. Hülya Uğur TANRIÖVER'e baromuzun plaketi takdim edilmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


 
Trabzon Barosu İnsan Hakları ve Kadın Hakları Komisyonu üyeleri Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği ve İç İşleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü ortaklığınca düzenlenen Kent Ortamında Yaşayan Uluslararası Koruma İhtiyaç Sahiplerine Yönelik Koruma Stratejilerinin Geliştirilmesi Projesi kapsamında 2 Aralık Cuma günü Ankara'da düzenlenen "Uluslararası Mülteci Hukuku Çalıştay" ına katıldılar.
 
 
 
 
 

 

25 kasım kadına yönelik şiddetle mücadele gününde Trabzon Barosu Kadın Hakları Komisyonu olarak her zaman olduğu gibi kadının insan haklarının önemini bir kez daha vurgulamak istiyoruz.

 

Ne yazık ki kadının sosyal ve ekonomik statüsünün korunmasının artık bir politika olmaktan çıktığı, kadına yönelik sosyal, fiziksel, cinsel, psikolojik şiddetin arttığı, kadının yaşam alanının ve hürriyetinin azaldığı vahim bir dönemden geçiyoruz.
Ne yazık ki bu dönemde kadınlarımız kamusal alanlarda dahi kişisel tercihlerinde n ötürü erkek şiddetine maruz kalıyorlar.
Toplumun kadına yönelik şiddetin önlenmesi hususundaki duyarlılığı artırılmadığı müddetçe de böyle vahim olaylar yaşanmaya devam edilecektir.
Bu noktada en önemli görev kadın erkek eşitliğini sağlamada ve kadına yönelik her türlü şiddetle mücadelede tam yasal korumayı sağlamak ve doğru sosyal politikalar oluşturmak suretiyle devletindir!
Devletin kadına yönelik şiddetle mücadele hususunda imzaladığı İstanbul Sözleşmesinin yükümlülüklerini tam olarak uymasını ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için politika üretmesi talep ediyoruz.
Bizler hukukun bekçileri olarak hem kadınlarımızın hak mücadelelerine destek olma hem de daimi surette devletin yükümlülüklerinin hatırlatıcı olma görevini üstlenmiş bulunmaktayız. Trabzon Barosu Kadın Hakları Komisyonu olarak bir kez daha kadınlarımıza yönelik şiddeti lanetliyor ve bu gün de her zaman olduğu gibi kadınlarımızın yanında olduğumuza ve olacağımıza söz veriyoruz

 

 
Trabzon Barosu Kadın Hakları Komisyonu Adına

Av. Bahar BOSTAN

  
 
 

KAMUOYUNA DUYURU

TBMM Genel Kurulu'na çocuğun cinsel istismarı suçunda mağdurla failin evlenmesi durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve hüküm verilmiş ise infazın ertelenmesine ilişkin olarak verilen önerge ne hukuk ne de bilim ilkeleriyle örtüşmemektedir. Bu önerge çocuğun cinsel istismarı suçunun cezasız kalmasına, cezanın caydırıcı etkisinin ortadan kaldırılmasına neden olacak ,yargıya olan güveni sarsacak toplumsal bir sorun olan erken yaşta evliliklerin önünü açacaktır.

Her ne kadar önergede hükmün kapsamı çocukla cinsel birliktelikte çocuğun iradesi olması şartı ile sınırlandırılmış olsa da yaşadığımız geleneksel toplum yapısı ve toplumsal cinsiyet kodlarının çocukların hür iradelerini yansıtma imkanı bulmalarına olanak vermeyeceği için, bir çok çocuk iradesi olmasa da istismarcısı ile evlendirilecektir. Medeni yasa gereği nişanlanmak için dahi çocukların yasal temsilcilerinin iznine muhtaç olmaları şartı aranırken istismara uğramış çocuğun irade açıklamasının ceza verilmemesi için yeterli bulunacak olması hukukun en temel ilkeleri ile çatışmaktadır.

Devletin, toplumun temel direği olarak görüp koruma altına aldığı aile ne kadar sağlıklı ise ancak o kadar sağlıklı bir toplum oluşturulabilir.İstismarcısı ile evlendirilmiş bir çocukla kurulacak bir aileden oluşacak toplum ne kadar sağlıklı olabilir?Ayrıca bu suçun mağduru yalnızca kız çocukları değildir. Erkek çocukların da bu suçun mağduru olabileceği düşünüldüğünde acaba bu durumda devlet bu hükmü nasıl uygulayacaktır?

Önergenin gerekçesi olarak bu suç nedeniyle mahkum edilen 3-4 bin kişinin menfaati düşünülmüş ancak toplumun geri kalanının moral değerleri ve çocuklarımızın istikbali düşünülmemiştir.Kadınlarımızın ve çocuklarımızın korunması sağlıklı bir toplum yapısının kurulması ve ülkemizin geleceğinin inşası için en önemli husustur.Trabzon Barosu Kadın Hakları Komisyonu olarak toplumda infial uyandıracağı kesin olan, sosyolojik sonuçları geri dönülmez acılara neden olabilecek olan bu önergenin yasalaşmasının karşısındayız ve her zaman çocuklarımızın ve kadınlarımızın yanındayız.

 
TRABZON BAROSU KADIN HAKLARI KOMİSYONU ADINA

Av. BAHAR BOSTAN

 
Türkiye Büyük Millet Meclisi Boşanma Komisyonu'nun hazırladığı taslak raporunu değerlendirmek için Trabzon Barosu Kadın Hakları Komisyonu tarafından toplantı düzenlendi.
 
 
 
 
 

TRABZON BAROSU KADIN HAKLARI KOMİSYONU BASIN AÇIKLAMASI 

 

Of Belediye Başkan Vekili Sayın Halil Alireisoğlu’nun Trabzon İl Müftülüğü görevlisi Ayşe Yılmaz’ın konuşmasını “ sen kimsin de bize vaaz veriyorsun,bayanın konuşacağı yer vardır ,erkekler kadınlardan ,vaiz mi alırmış, bizim kadınlardan alacağımız eğitime ihtiyacımız yok “diyerek kesen ve konuşmasını engellemesi kabul edilemez bir düşünce ve davranıştır.
Sayın Alireisoğlu’nun davranış ve söylemleri kadının insan haklarının ihlalidir.Ayrıca bu tip bir düşünce ve davranış adap, görgü ve terbiye kurallarına da aykırıdır.Sayın Alireisoğlunun düşünce ve davranışı tamamen toplumsal cinsiyet ayırımı içerir davranış olup,kadına uygulanan şiddetin de bir başka türüdür.
Trabzon Kadın dostu bir kenttir.Kadın dostu kent Trabzon’da son zamanlarda cinsiyet eşitsizliğine yol açan ,kadının insan haklarını ihlal eden söylemlerin ve davranışların artması ilimizde imajını kötü yönde etkilemektedir. Kadın dostu bir kentte kadının insan haklarını ihlal eden,toplumsal cinsiyet eşitsizliği dilini kullanıp , davranış sergileyen ve bu hatalı düşüncesinde ısrar eden bir kişinin Belediye Başkan vekilliği görevinde bulunması kabul edilemez.
Sadece özür dilemek yetmemelidir. Bu söylemlere karşı duruş fiili anlamda ortaya konulmalıdır.Bu nedenle öncelikle sayın Alireisoğlu’nun görevinden istifa etmesini ,etmediği taktirde ise Of Belediye Başkanına seslenerek bu kişinin görevden alınmasını talep ediyoruz.  

 

TRABZON BAROSU KADIN HAKLARI KOMİSYONU

ADINA BAŞKAN AV.SİBEL SUİÇMEZ
 

İnsan Hakları, Kadın Hakları ve Çocuk Hakları Komisyonları ortak programı olan Türkiye'de Mültecilik paneli Av. Taner Kılıç (Uluslararası Af Örgütü Yönetim Kurulu Başkanı) ve Elif Müjen Şencan’ın (Hayata Destek Derneği) sunumuyla Baro Merkez Binası Av. Cengiz ÇEBİ Konferans salonunda 4 Mayıs 2015 Pazartesi günü gerçekleştirildi.

Panel 
Videosu 
için lütfen 
tıklayınız.

 

 

 

 

 

 

 

 
 

ABD Ankara büyükelçiliği basın ateşesi yardımcısı  Melisa O’Shaughnessy ve ABD kültürel ilişkiler programcısı Ayşegül taşkın Trabzon barosu kadın hakları komisyonunu ziyaret ederek baromuz kadın hakları komisyonunun çalışmaları ve kadına karşı şiddetin önlenmesi konusundaki görüşleri hakkında bilgi alışverişinde bulunmuşlardır. Görüşme sonunda taraflar kadının insan haklarının geliştirilmesi ve kadına karşı şiddetin önlenmesi yönünde işbirliği içerisinde çalışmalar yapmak konusunda fikir birliğine varmışlardır.

 

 

 

 

 

Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi konulu Sempozyum 28 Şubat 2015 Cumartesi günü Av.Hülya Gülbahar'ın sunumu ile gerçekleştirildi.

                                 Sempozyum videosu için lütfen tıklayınız

 

 

 

 

Kadın Hakları Komisyonu 19/12/2014 tarihinde Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği ile istişare toplantısı düzenledi.

 

 

 
 
Trabzon Barosu Kadın Hakları Komisyonu, Karadeniz Kitap derneği ve Kadın Platformunun ortaklaşa düzenledikleri eğitmen olarak yogo eğitmeni Sn. Eser Mutlu (kahkaha terapisti) nin sunumuyla Türkiye’de ilk olarak ceza evi kadın tutuklulara ve ceza infaz memurlarına verilen eğitimin ardından baro merkez binamızda avukatlarımıza ve katılımcılara ‘’doğru nefes alma ve stres atma yöntemleri’’ konulu eğitim 30 Mayıs 2014 Cuma günü verilmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

Baromuz Kadın Hakları Komisyonu Başkanımız Sn. Av. Sibel SUİÇMEZ tarafından 5 Haziran 2014 Perşembe günü Sürmene ilçemizdeki muhtarlara kadına şiddeti önleme konusunda eğitim verilmiştir.

 

 

 

 

TRABZON BAROSU KADIN HAKLARI KOMİSYONU

 

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI:

 

37 milyon 671 bin kadın nüfusu olan, toplam nüfusunun % 49,8 ini kadınların oluşturduğu ülkemizde, kadının insan hakları sorunları giderek artmaktadır. Kadınlar her gün şiddet ve cinayetlerle karşılaşmakta, çalışma hayatından uzaklaşmak zorunda kalmakta ve özgürlükleri kısıtlanmaktadır.

 

İstatistiksel verilere bakıldığında fiziksel şiddete maruz kalan kadın oranı % 39 dur. 2012 Ekim itibariyle 2 milyon 617 bin kadın okuma yazma bilmemektedir. Okuma yazma bilip okul bitirmeyen kadınların sayısı da 7 milyon 342 bindir. yine 2011 verilerine göre kadın istihdamı % 25,6 olup, çalışan hep. 100 kadından 57,8 i kayıt dışı çalışmaktadır. Parlamentodaki kadın milletvekili sayısı 78 olup, oranı % 14 dür. Türkiye genelinde 27 kadın belediye başkanı vardır.belediye meclis üye sayısı toplamın yüzde 4,21 i olup,kadın il genel meclis üyesi oranı ise 3.25 dir.devlet personel başkanlığının 2011 verilerine göre kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen personelin % 37 si kadınken ,üst düzey yönetici kadın yüzdesi ise 13,6 dır. Türkiyede mimarların %39 u avukatların yüzde 38 i,bankacıların yüzde 49,8 i ve polislerin yüzde 5,6 sı kadındır.

dünyada işlerin % 66 sı kadınlar tarafından yapılırken toplam gelirin sadece % 10 una ,dünyadaki mal varlığının ise sadece % 1 ine kadınlar sahiptirler.

      Ülkemizde kadına karşı şiddetin artması tüm dikkatleri bu konuya çekmektedir. ancak kadına karşı şiddet kadın hakları ihlallerinden sadece birisidir.kadına karşı şiddetin önlenmesiyle kadının insan hakları ihlallerinin ortadan kalkacağı izlenimini uyandıracak bir yaklaşım kadınların diğer sorunlarının görülmesini engelleyen bir perde olarak kullanılmamalı .kullandırılmamalıdır. kadına yönelik şiddetin yanında ayni önemle kadının istihdamında yaşanan sorunlar .kadının siyasal ve sosyal yasamdaki statüsü .kadının toplum içindeki hak ve yükümlülükleri de sorgulanmalı .bunların düzeltilmesi için etkin eylem planları hazırlanmalıdır.

      Ülkemizde kadına karşı şiddetin önlenmesini temin amacıyla alınan yasal önlemlerin sorunun tek başına çözümü için yeterli olmadığı görülmüştür. alın an tedbirlerin /yapılan yasal düzenlemelerin .uygulanabilir ve toplumun ihtiyacını karşılar nitelikte olması gerekmektedir. alt yapı donanımları hazır edilmeden yapılan kanuni düzenlemelerin yetersiz kaldığı açıktır.

      Ülkemizde kadına karşı şiddet kadar kadının istihdamının da tartışılması gerekmektedir. çünkü kadının özgürleşmesine yol açacak en önemli etken kadının iş hayatına katılımıdır.maalesef bu konuda Türkiye en geri kalmış ülkelerden birisidir.2012 küresel cinsiyet uçurumu raporuna göre kadın erkek eşitliğinde 135 ülke arasında 124.sıradayız.kadının ekonomik katılımında 129 ,eğitimde 108 ,siyasette 98.sıradayız. Türkiyede her 10 kadının 7 si evde oturmakta olup, İstanbul en çok işsiz kadının olduğu il haline gelmiştir. TÜİK verilerine göre Türkiyede kadın nüfusu 37,3 milyon olup, çalışabilecek yaşta olan kadın sayısı 27,9milyondur.ancak çalışan kadın sayısı maalesef sadece 7,7 milyondur

      Dünya ekonomik forumu raporuna göre ; Türkiye kadın -erkek ücret eşitliğinin sağlanması bakımından 135 ülke arasında 85,gelir dağılımında adaletin sağlanması alnında 121,kamu ve özel sektör üst düzey mevkilerde kadın erkek eşitliğinin sağlanması arasında 103.sırada yer almaktadır..

      Tüm bu verilere baktığımızda Türkiyede kadın-erkek eşitliğinin sağlanmadığını ,kadını özgür birey yapacak düzenlemelerin yapılmadığını .kadının insan haklarının geliştirilmesini sağlayacak istihdam yaratacak çözümlerin ortaya konulmadığını görüyoruz.

kadınlar insan onuruna yakışır bir yaşam sürdürebilme ,çağdaş bir toplumda çağdaş bir birey olarak var olma talebinde bulunmaya devam etmelilerdir. Türk kadını cumhuriyet devrimleriyle elde ettiği kazanımların bilinci içersinde ,bu kazanımlardan vazgeçmeden ,toplumsal cinsiyet eşitliğinin ancak temel hak ve özgürlüklerin korunduğu bir ortamda korunup gelişebileceği bilinci içersinde sorunların çözümünde talepkâr olmaya devam etmelidir.

      Trabzon barosu kadın hakları komisyonu olarak kadınlarımızın 8 mart dünya emekçi kadınlar gününü kutlarken, kadının insan hakları sorunlarının çözümünün parçası ve takipçisi olacağımızı belirtiriz.    08.03.2013

 

 

TRABZON BAROSU

KADIN HAKLARI KOMİSYONU BAŞKANI

AV. SİBEL  SUİÇMEZ

 


 

Trabzon Kent Konseyi kadın meclisi toplantısı Trabzon Barosu Av Cengiz ÇEBİ Konferans salonunda yapılmış olup kadın hakları komisyonu başkanı Av. Sibel SUİÇMEZ, kadın hakları komisyonu üyesi Av. Bahar BOSTAN ve Av. Işıl DEMİR GÜNER bu toplantıya katılmıştır. Toplantıda kurulması karar altına alınan 8 Mart Dünya Kadınlar günü tertip komisyonunda Trabzon Barosu Kadın Hakları Komisyonu, kent konseyi kadın meclisi çalışma gruplarından yerel hizmetleri izleme, çevre ve sağlık ve eğitim komisyonlarında Trabzon Barosu Kadın Hakları Komisyonu üye olarak yer almıştır.

 

 

 

 

 

İrlanda, University College Dublin (UCD)’de doktora öğrencisi aynı zamanda TÜBİTAK Araştırma Görevlisi olan sayın Jessica Leigh Doyle Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) tarafından desteklenen 1 yıllık araştırma programı kapsamında Türk kadınının haklarının geliştirilmesinde araştırmasına katkı sağlaması açısından Trabzon Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Av. Sibel SUİÇMEZ ile görüşerek röportaj gerçekleştirmişlerdir.

 


 

TRABZON BAROSU KADIN HAKLARI KOMİSYONU’NUN

“ 25 KASIM KADINLARA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI ULUSLARASI MÜCADELE VE DAYANIŞMA GÜNÜ “ BASIN AÇIKLAMASI :


25 Kasım, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, ayrımcılığa, aile içi şiddete ve kadınları, kadın haklarının yok sayılmasına karşı dayanışma günüdür.

Dünya üzerinde yaşayan tüm kadınların ve kız çocuklarının giderek artan ve hayatın her alanında maruz kaldıkları cinsiyete dayalı şiddetin, hem kadın hem de tüm toplumu saran sosyo-ekonomik koşullar, politik gelişmeler ve kültürel etkenlerle birlikle değerlendirilerek çözüm yollan aranmalıdır. Kadına yönelik şiddetin temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılığı yatmaktadır. Kadınlar eğitim, sağlık, çalışma hayatına ve karar alma mekanizmalarına katılım gibi pek çok alanda ayrımcılığa uğramaktadır.

            1)37    milyon 671 bin kadın nüfusu olan, toplam nüfusunun % 49,8 ini

kadınların oluşturduğu ülkemizde, kadının insan haklan sorunları giderek artmaktadır. Kadınlar her gün şiddet ve cinayetlerle karşılaşmakta, çalışma hayatından uzaklaşmak zorunda kalmakta ve özgürlükleri kısıtlanmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin ancak temel hak ve özgürlüklerin korunduğu bir ortamda korunup gelişebileceği bilinci içerisinde, aile içi şiddetle ilgili yenilenen mevzuat ve toplumsal cinsiyet eşitliği bilincinin geliştirilmesi ve öğretilmesi için eğitim çalışmalar yapılmalı bu konularda toplumun her kesimine ivedilikle eğitimler verilmelidir. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik eğitim, sağlık, ekonomi, yetki vb karar alma süreçlerine katılım, yoksulluk, medya ve çevre'ye ilişkin politikalar hazırlanarak işlerlik kazandırılmalıdır.

                   2)Dünya ekonomik forumu raporuna göre; Türkiye kadın -erkek ücret eşitliğinin sağlanması bakımından 135 ülke arasında 85, gelir dağılımında adaletin sağlanması alanında 121, kamu ve özel sektör üst düzey mevkilerde kadın erkek eşitliğinin sağlanması arasında 103.sırada yer almaktadır. TÜİK verilerine göre Türkiye de çalışabilecek yaşta olan kadın sayısı 27,9 milyondur. Ancak çalışan kadın sayısı maalesef sadece 7,7 milyondur. Tüm bu verilere baktığımızda Türkiye'de kadın-erkek eşitliğinin sağlanmadığını, kadını özgür birey yapacak düzenlemelerin yapılmadığını, kadının insan haklarının gelişmesini sağlayacak istihdam yaratacak çözümlerin ortaya konulmadığım görüyoruz. TCK ve İş Kanununda yapılması tartışılan düzenlemelerin kadını ötekileştirerek toplum yaşantısından soyutlamaya yönelik sonuçlar doğuracağı kaygısı taşınmaktadır.

3)İş Kanunu'nda 16 hafta olan doğum izninin 24 haftaya çıkarılmasının kadın

istihdamını artırmaya yetmeyeceği, aksine sadece bu konunun gündeme gelmesinin bile kadın istihdamını engelleyeceği toplumun her kesimince dile getirilmektedir. Burada devlete düşen görev, kararlı bir politika uygulayarak çıkardığı ve çıkaracağı yasalardan önce alt yapıyı kurmak; kreş, çocuk bakım evi ve diğer birimlerin kurulmasını sağlamak vc desteklemektir.

                  4)Evlilik yaşı 18/17 (hâkim karan ile) olmalıdır. Cinsel suçlar evli kadına karşı işlendiğinde kadının şikayetine tabi olmamalıdır. Yargıtay tarafından cinsel suçların uzlaşma kapsamına alınması çocuk gelinler sorunu çözümsüz hale getirecektir. Kadınlar insan onuruna yakışır bir yaşam sürdürebilme, çağdaş bir toplumda çağdaş bir birey olarak var olma talebinde bulunmaya devam etmelidirler.

                  5)Şiddet   Önleme ve İzleme Merkezlerinin Kuruluşu ve İşleyişi Hakkındaki Yönetmeliklerin sivil toplum kuruluşlarının tespitleri de dikkate alınarak eksiksiz olarak düzenlenmesi ve ücret karşılığında eğitim almış avukatlar görevlendirilerek aksaklıkları önleyici düzenlemeler yapılarak uygulamaya geçilmesi gerekmektedir.

6)Cezaevinde   kalan kadınlar ve çocuklarının pek çok sorunları bulunmaktadır.

Cezaevlerinde görev yapan personelin kadın ve çocuk hakları konusunda bilinçlendirilmesinin ve kadın cezaevlerinin özgün sorunlarının görülerek kadın odaklı bakış açısıyla giderilmesi gerekmektedir.

7)Devlet    politikalarının belirlenip uygulanmasında kadının "birey" olduğu

gerçeği göz ardı edilmemelidir. Kadının sorunlarının yalnızca aile içinde olmadığı, yaşamın her alanında olduğu anlaşılmalıdır. Devletin erken evlilikleri teşvik edici vb müdahaleci yaklaşımları nedeniyle kadını eve hapsetme ile sonuçlanacak çalışmaların olduğu endişesi taşınmaktadır. Kadınlara Yönelik Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına yönelik Uluslararası tüm sözleşmelerin de referans alınması gerekmektedir. CEDAW Sözleşmesi ile son olarak kabul edilen ve onaylanan İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ne " aykırı yasal düzenleme ve uygulamalardan kaçınılmalıdır.

Biliyoruz ki, kadın BİREY olarak dikkate alınmadıkça, sadece korunmaya muhtaç bir konuma konuldukça, kadın erkek eşitliğinden ve gerçek demokrasiden söz edilmesi mümkün değildir. Kadına yönelik şiddetin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması, öncelikle devletin ve siyasal iktidarların ilgili tüm kurumlarıyla sorumluluk üstlenmesi, ilgili tüm sivil ve resmi kuruluşlarla işbirliği yaparak, yaşamsal öneme sahip bu sorunun ortadan kaldırılması için gerekli sosyal politikaların yaşama geçirilmesi ile mümkün olacaktır.   25.11.2013.

 

TRABZON BAROSU KADIN HAKLARI KOMİSYONU BAŞKANI

AV.SİBEL SUİÇMEZ

 

 
   Trabzon Barosu Kadın Hakları Komisyonu, 15 Mayıs 2013 Çarşamba günü Trabzon’daki Kadın ve kadın hakları konularında faaliyet gösteren Sivil Toplum Kuruluşları yönetici ve üyeleriyle Trabzon Barosu merkez binasında toplanarak; tanışma ve aynı zamanda günümüz kadınlarının sorunları ve çözümlerinin konu edildiği toplantı düzenlemiş, karşılıklı fikir alış verişinde bulunmuşlardır.

 

 

TRABZON BAROSU KADIN HAKLARI KOMİSYONU

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI:


37 milyon 671 bin kadın nüfusu olan, toplam nüfusunun %49,8'ini kadınların oluşturduğu ülkemizde, kadının insan hakları sorunları giderek artmaktadır. Kadınlar her gün şiddet ve cinayetlerle karşılaşmakta, çalışma hayatından uzaklaşmak zorunda kalmakta ve özgürlükleri kısıtlanmaktadır.

 

İstatistiksel verilere bakıldığında, fiziksel şiddete maruz kalan kadın oranı %39'dur. 2012 Ekim ayı itibariyle 2 milyon 617 bin kadın okuma yazma bilmemektedir. Okuma yazma bilip okul bitirmeyen kadınların sayısı da 7 milyon 342 bindir. Yine 2011 verilerine göre kadın istihdamı %25,6 olup, çalışan her 100 kadından 57,8'i kayıt dışı çalışmaktadır. Parlamentodaki kadın milletvekili sayısı 78 olup oranı %14'tür. Türkiye genelinde 27 kadın belediye başkanı vardır. Belediye meclis üye sayısı toplamın %4,21'i olup, kadın il genel meclis üyesi oranı ise %3,25'tir. Devlet Personel Başkanlığı'nın 2011 verilerine göre kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen personelin %37'si kadınken, üst düzey yönetici kadın yüzdesi ise %13,6'dır. Türkiye'de mimarların %39'u, avukatların %38'i, bankacıların %49,8'i ve polislerin %5,6'sı kadındır.

 

Dünyada işlerin %66'sı kadınlar tarafından yapılırken, toplam gelirin sadece %10'una, dünyadaki mal varlığının ise sadece %1'ine kadınlar sahiptir.

 

Ülkemizde kadına karşı şiddetin artması, tüm dikkatleri bu konuya çekmektedir. Ancak kadına karşı şiddet, kadın hakları ihlallerinden sadece birisidir. Kadına karşı şiddetin önlenmesiyle kadının insan hakları ihlallerinin ortadan kalkacağı izlenimini uyandıracak bir yaklaşım, kadınların diğer sorunlarının görülmesini engelleyen bir perde olarak kullanılmamalıdır. Kadına yönelik şiddetin yanında, aynı önemle kadının istihdamında yaşanan sorunlar, kadının siyasal ve sosyal yaşamdaki statüsü, kadının toplum içindeki hak ve yükümlülükleri de sorgulanmalı ve bunların düzeltilmesi için etkin eylem planları hazırlanmalıdır.

 

Ülkemizde kadına karşı şiddetin önlenmesi amacıyla alınan yasal önlemlerin, sorunun tek başına çözümü için yeterli olmadığı görülmüştür. Alınan tedbirlerin ve yapılan yasal düzenlemelerin uygulanabilir ve toplumun ihtiyacını karşılar nitelikte olması gerekmektedir. Altyapı donanımları hazır edilmeden yapılan kanuni düzenlemelerin yetersiz kaldığı açıktır.

 

Ülkemizde kadına karşı şiddet kadar kadının istihdamının da tartışılması gerekmektedir; çünkü kadının özgürleşmesine yol açacak en önemli etken kadının iş hayatına katılımıdır. Maalesef bu konuda Türkiye, en geri kalmış ülkelerden birisidir. 2012 Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu'na göre kadın-erkek eşitliğinde 135 ülke arasında 124. sıradayız. Kadının ekonomik katılımında 129, eğitimde 108, siyasette ise 98. sıradayız. Türkiye'de her 10 kadının 7'si evde oturmakta olup, İstanbul en çok işsiz kadının olduğu il haline gelmiştir. TÜİK verilerine göre Türkiye'de kadın nüfusu 37,3 milyon olup, çalışabilecek yaşta olan kadın sayısı 27,9 milyondur. Ancak çalışan kadın sayısı maalesef sadece 7,7 milyondur.

 

Dünya Ekonomik Forumu raporuna göre; Türkiye, kadın-erkek ücret eşitliğinin sağlanması bakımından 135 ülke arasında 85., gelir dağılımında adaletin sağlanması alanında 121., kamu ve özel sektör üst düzey mevkilerde kadın-erkek eşitliğinin sağlanması açısından ise 103. sırada yer almaktadır.

 

Tüm bu verilere baktığımızda, Türkiye'de kadın-erkek eşitliğinin sağlanmadığını, kadını özgür birey yapacak düzenlemelerin yapılmadığını, kadının insan haklarının gelişmesini sağlayacak istihdam yaratacak çözümlerin ortaya konulmadığını görüyoruz.

 

Kadınlar, insan onuruna yakışır bir yaşam sürdürebilme, çağdaş bir toplumda çağdaş bir birey olarak var olma talebinde bulunmaya devam etmelidirler. Türk kadını, Cumhuriyet devrimleriyle elde ettiği kazanımların bilinci içerisinde, bu kazanımlardan vazgeçmeden, toplumsal cinsiyet eşitliğinin ancak temel hak ve özgürlüklerin korunduğu bir ortamda korunup gelişebileceği bilinci içinde sorunların çözümünde talepkâr olmaya devam etmelidir.

 

Trabzon Barosu Kadın Hakları Komisyonu olarak, kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü kutlarken, kadının insan hakları sorunlarının çözümünün parçası ve takipçisi olacağımızı belirtiriz.08.03.2013

 

 

TRABZON BAROSU KADIN HAKLARI KOMİSYONU BAŞKANI

AV. SİBEL  SUİÇMEZ
  
TÜBAKKOM 26-27.05.2012 11.DÖNEM 2.GENEL ÜYE TOPLANTISI / ZONGULDAK SONUÇ BİLDİRGESİDİR

TBB yönetim Kurulu üyesi TÜBAKKOM Koordinatörü Av. Asude Şenol, TÜBAKKOM Dönem Sözcüsü Aydın Barosu ve Aksaray Barosu, Amasya Barosu, Ankara Barosu, , Balıkesir Barosu, Bartın Barosu, Burdur Barosu, Bursa Barosu, Çorum Barosu, Denizli Barosu, Edirne Barosu, Eskişehir Barosu, Gaziantep Barosu, Hatay barosu, Isparta Barosu, İzmir Barosu, Kırıkkale Barosu, Kocaeli Barosu, Muğla Barosu, Niğde Barosu, Samsun Barosu, Sinop Barosu, Sivas Barosu, Yalova Barosu, Zonguldak Barosu, Yozgat Barosunun katılımı ile gerçekleştirilen TÜBAKKOM 11.Dönem 2.Genel Üye Toplantısında katılımcı baroların oyçokluğu ve oybirliği ile almış olduğu kararlara atfen aşağıda yer alan hususları önemle kamuoyu ile paylaşmak isteriz;
 
  • 8 Mart 2012 tarihinde kabul edilen 6284 Sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesi ile birlikte uygulamada özellikle itiraz süresinin uzunluğu, kararın tebliği hususu, mülki amirlik uygulamaları ve kolluğun vermiş olduğu tedbir kararlarının onaylanması aşamasında aksaklıkların yaşandığı “yasanın, mağdur kadını korumada eksik kaldığı”  tespit edilmiştir.
  • Yine yukarıda sayısı verilen “kadına karşı şiddetin önlenmesi yasası” nın uygulanmasında  “Teknik Yöntemlerle Takip, Sığınma Evi Ve Şiddet Önleme Ve İzleme Merkezlerinin Kuruluşu Ve İşleyişi Hakkındaki Yönetmeliklerin sivil toplum kuruluşlarının tespitleri de dikkate alınarak eksiksiz olarak düzenlenmesi ve ivedilikle uygulamaya geçilmesi gerekmektedir.
  • Mevcut Anayasa’nın 10 Maddesi başta olmak üzere temsiliyete ilişkin devamı maddelerde toplumsal cinsiyet eşitliği baz alınarak, pozitif ayrımcılık ilkesi çerçevesinde kadın lehine “% 50 cinsiyet kotası” benimsenmelidir.
  • Son zamanlarda TBB tarafından taslağı hazırlanmış olan Avukatlık Yasası’nın ilgili maddelerinde yer alan TBB ve Baroların organlarında kadın avukatların temsiliyeti açısından kadın avukat lehine “%50 cinsiyet kotası” uygulamasının benimsenmesinin önemini vurgulamak isteriz. Bu bağlamda Avukatlık kanununda yer alması istenilen cinsiyet kotası uygulaması ile ilgi olarak TÜBAKKOM Tarafından başlatılan imza kampanyasına destek vermeye tüm meslektaşlarımızı davet ediyoruz.
  • TÜBAKKOM; Üzmez ve Fethiye davasında mağdurun yanında olma iradesini müdahale dilekçeleri ile göstermiştir. Bundan sonrasında da TÜBAKKOM kadınlara karşı şiddet ve ayrımcılık içeren ilgili davalarda ve tüm platformlarda mağdur kadının yanında taraf olarak yer alacaktır.
  • Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “kürtaj ve sezaryenle” ilgili olarak yapmış olduğu “her kürtaj cinayettir. Her kürtaj Uludere’dir” açıklaması kadınların kendi bedeniyle ilgili en temel hakkı olan “çocuk doğurma/doğurmama” hakkına ağır bir müdahaledir ve Kürtajın yasal olmadığı dönemlerde kadınların tıbbi olmayan yöntemlerle çocuk düşürmeye çalışırken öldükleri ya da sakat kaldıkları gerçeğini görmezden gelmektir. Ayrıca yasalarda tanımlanan “KÜRTAJ HAKKI”nın CEDAW Sözleşmesi ile son olarak kabul edilen ve onaylanan İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ne” aykırı olarak kaldırılmasına yönelik bir tehlikeyi işaret etmektedir. 
  • Çocuk Hakları Sözleşmesini kendisine referans aldığını açıklayan Sayın Başbakan’ın  kadınlara Yönelik Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılmasına yönelik Uluslararası tüm sözleşmeleri de referans alması gerektiğini ancak bu noktada yapmış olduğu açıklamalarını talihsiz bulduğumuzu ve yine kadının “birey” olduğu gerçeğinin göz ardı edildiğini vurgulamak isteriz.
TÜBAKKOM olarak, Kadının temel hak ve özgürlüklerinden taviz verilemeyeceğini ve bu alandaki çalışma sürdüreceğimizi bir kez daha kamuoyuna bildirmek isteriz.


Av.Hidaye KAHYAOĞULLARI
TÜBAKKOM 11.DÖNEM SÖZCÜSÜ
AYDIN BAROSU KADIN
HAKLARI KOMİSYONU BAŞKANI

 

      Türkiye Barolar Birliği Kadın Hakları Komisyonu (TÜBAKKOM) yazılı bir basın açıklaması yaptı. Yapılan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

      Ülkemizde erkek egemen toplum yapısının etkileri sonucu gözlemlenmekte olan erken evlilikler, töre ya da namus adı altında işlenen kadın cinayetleri, kadına yönelik her türlü şiddet ve cinsiyet ayrımcılığı gerek medyada gerek yargısal alanda gerekse sosyal ilişkiler bağlamında sık sık karşımıza çıkmaktadır. Ortaya çıkan bu manzaranın sosyolojik, psikolojik ve ekonomik etkenleri kendi alanında uzmanları tarafından değerlendirilmelidir. Ancak, 17.09.2011 tarihli HSYK basın açıklamasının 1. madde olarak belirlendiği bölümde,

"Ülkemizin özellikle doğu ve güneydoğu bölgelerinde 15 yaşından küçük kızların yine çoğunlukla kendi yaşlarına yakın erkeklerle davullu zurnalı evlendirildikleri, bu gayrı resmi evlilikten çocuk sahibi oldukları ve bunun savcılık tarafından öğrenilmesi üzerine de erkek ve ailesinin ağır ceza mahkemelerinde yargılanıp ceza aldığı, bu kez 15 yaşını doldurmadan evlenen kızın, çocuğuyla birlikte bakıma muhtaç kaldığı gerçeği karşısında, bu gibi durumlarda cezanın indirilmesi veya eski 434. madde benzeri bir düzenleme ile cezanın kaldırılması suretiyle bu konuda ortaya çıkan mağduriyetin engellenmesinin önerildiği, böylece sosyal bir yaranın tedavi edilmesi istendiği, grup çalışmalarının hiçbirinde tecavüzcü ile evlenilmesinin veya 15 yaşından küçük mağdurun tek başına rızasının cezasızlık sebebi sayılmasının gündeme gelmediği" beyan edilmiştir.

      HSYK' nın , 4. grup olarak nitelendirdiği ve ceza hakimlerinin katılımı ile gerçekleştirdiği , 28.29 Nisan 2011 tarihli yargıda durum analizi toplantı tutanağının

      -76 numaralı bölümünde, "15 yaşından küçüklerle rızaen cinsel ilişki suçlarının ceza miktarları düşürülmeli, 765 Sayılı TCK' nın 434 md. deki uygulama yeniden hayata geçirilmelidir" şeklindeki görüşlerin ifade edildiği görülmektedir.

      Görevi aynı zamanda evrensel hukuk kurallarının tatbiki olan hakim ve savcılarımızın oluşturduğu HSYK'nın basın açıklaması, yine HSYK'nın resmi sitesinde yayınlanan 2011 Yılı Yargıda Durum Analizi Toplantı Tutanağı'nın 4. Grup önerilerinde belirtilen ifadelerle örtüşmemektedir.

      HSYK, bu yasa değişikliği önerisini sözde ortaya çıkan mağduriyetin giderilmesi ve böylece sosyal bir yaranın tedavi edilmesi amacı ile dile getirildiğini ifade etmektedir. Oysaki bu tespit ve öneri ile mağdur çocuğun yüksek yararı göz ardı edilmiştir. Mağdur çocuğun mevcut hali bu önerilerle çözüme kavuşmayacaktır.

      Mevcut yasal düzenlemeler bu haliyle kadını korumakta aciz kalmışken eski TCK Madde 434'ün çözüm önerisi olarak sunulması ve kabulü ile toplumun kadına ve şiddete bakışında toplumsal bilinç ve algı değişimini beklemek hayal olacaktır. Kadın her zamankinden daha fazla şiddete maruz kalacak ve git gide toplumsal hayattan dışlanarak telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkacaktır.

      HSYK'nın 17.09.2011 tarihli basın açıklamasında ki bir diğer noktayı da atlamadan geçemeyeceğiz. Önerilen düzenlemelerin gerekçesi ifade edilirken, kadın hakim ve savcılarımızın sayıları da verilerek kamuoyunda oluşan tepkinin ne denli haksız ve temelsiz olduğunun ifade edilmeye çalışılması, kadının bir kez daha ayrımcılığa maruz kaldığının bir başka göstergesidir.

   Yine gündemde yer alan;

 

      Danıştay 10. Dairesinde görülen, 13/06/2011 Tarih ve 2010/11873 E. Sayılı davada Tapu Sicil Tüzüğü'nün 57. Maddesi'nin 1. Fıkrasının (d) bendi ile ilgili genelgenin ''Aile Konutu Şerhi'' başlıklı Bölümünün 1. Maddesinin, yürütmesinin durdurulmasına karar vermiştir. Bu kararın akabinde TKGM, Genel Müdürlüğünce 16/08/2011 tarihli bir genelge yayımlanmıştır. Bu genelge gereğince tüm Tapu ve Kadastro Bölge Müdürlükleri tarafından, yargısal süreç sonunda aksi bir karar verilinceye kadar, malik olmayan eşin talebi ile aile konutu şerhi işlenmesi için mahkeme kararı aranmaktadır. Söz konusu genelge hukuki olmadığı gibi bu genelgenin uygulama alanı da yoktur. Zira yürütmenin durdurulması kararı başvurucu vatandaşın dava konusu ile ilgili olup diğer tüm vatandaşları etkilemesi hukuken mümkün değildir.

      Türk Medeni Kanunu'nun Aile Konutu Şerhine ilişkin hükmü açıktır. Bu yasal düzenlemeye rağmen ve ortada anayasaya aykırılık başvurusu neticesinde verilmiş olan bir yürütmenin durdurulması kararı da yokken, malik olmayan eşin talebi ile aile konutu şerhi işlenmesi için mahkeme kararı aramak hukuka ve kanunlara aykırı bir durum oluşturmaktadır.

      Kaldı ki yeni borçlar kanunu kapsamında kefalete ilişkin hükümlerde dahi eşin rızası aranırken, bu genelge neticesinde ortak konutla ilgili rızasız tasarrufların artmasına olanak sağlanacaktır. Bu durum maddi imkansızlıklar içinde ki kadın ve çocuk açısından hakkaniyete aykırılık teşkil etmektedir.

   Tüm bunlar göz önüne alındığında;

      -İş yükünün ağırlığı dikkate alındığında, yargılama aşamasında uzun bir sürece yayılan hak arama özgürlüğünün kısıtlanması ne şekilde önlenecektir?

      -Dava açmaya zorlanan, çalışmalarına rağmen mal varlıklarının %80'ni erkeklerin mülkiyetinde bulunan, maaş kartları ve tüm maddi kazanımları iradesi dışında elinden alınan yada ekonomik özgürlüğü bulunmayan ekonomik şiddet mağduru kadınların, dava harçları hususu ne şekilde çözümlenecektir?

      -Yargılama sürecinde meydana gelen, ortak konuta ilişkin rızasız tasarruflardan doğan zararlar nasıl giderilecektir?

      -Öte yandan hakkaniyet açısından ise mağdur kadın ile birlikte kalan müşterek çocukların yüksek yararı nasıl korunacaktır?

   Tüm beyanlarımızın takdirini kamuoyunun yorumuna bırakıyoruz.

   Basının değerli temsilcileri;

      Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının insan hakları ve özgürlükleri mücadelesi veren, Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu (TÜBAKKOM) ve kadının insan hakları savunucuları olarak biz; kadın hakları ve özgürlükleri ile ilgili kazanımlarımızı geriye götürecek, hukuki, mantiki ve uygulanabilirliği olmayan tüm fikirlerin, düzenlemelerin ve önerilerin karşısında olduk ve bundan sonra da olmaya devam edeceğiz.

      Kadına ve çocuğa yönelik her türlü şiddetin, cinsiyet ayrımcılığının doruk noktasına ulaştığı, gayri resmi erken evliliklerin ve çok eşliliğin meşru kılınmaya çalışıldığının, medyada ve günlük yaşamda sıklıkla görüldüğü bir ortamda yeniden TCK. 434 benzeri uygulamaların önerilmesi hele ki bütün bu önerilerin hukukun iki sac ayağı olan, hukukun ve demokrasinin teminatı olan hakim ve savcılarımızın bir kısmının görüşü olarak dile getirilmesi bizi derin kaygı ve üzüntüye sürüklemiştir. Bu bağlamda sosyal devlet ilkesi gereği tüm kamu kurum ve kuruluşlarında kadına yönelik şiddet ve cinsiyet ayrımcılığı temalı, ulusal ve uluslararası mevzuat çerçevesinde eğitim çalışmalarının yapılması gereğini biz kez daha vurgulamak zorunlu olmuştur.

   Umarım yarın, kadınlar için şiddetsiz ve daha adil bir dünyaya uyanırız.

 

 
21.12.2024
AV. HAKAN ORHAN
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.